26 Nisan 2011 Salı

Dağınık Dolap, Bulanan Mide...


İnsan bir resimde kendine ait bir şeyler ararsa olmadık bir akşam vakti, olmayacak bir şekilde...
Süzülüyor işte hala aynı irilikte damlalar gözlerden.
Yapacak ne var ki başka?

Acı veren anılar, hüzünlü anlar kalpte ya da beyinde değil, direk midededir.Birikir, karışır, bi'şeyler olur ama asla sindirilemez.Bir tetikleyici bulur beyin sadece, kalp ise işin duygusal sancısıyla ilgilenir.Abuk sabuk tepkimeler oluşur mesela bir yazı bir fotoğraf gördüğünüzde, bir şarkı bir koku duyduğunuzda.Sonra acıııı, keskiiin, iğrenç bir sıvı yükselir boğazınıza doğru.Yakarak, yıkarak, parçalayarak geçer.Aslında çok şiddetli bir tahriş etmedir yaptığı, ölmezsiniz.Ama öldüğünüzü sanırsınız işte.Ertesi sabah bir şey yok gibidir, belki de iki gün sonra... Sonuçta normale dönmüş gibi davranırsınız.

Böyle ikidebir akşamdan kalma sancılar yaşamalar, ertesi gün işten/okuldan kaytarmalar arada bir tekrarlanır.Domuz gibi içip gece tüm o mide bulantısını, boğaz tahrişini çektikten sonra sabah uzun uzun yataktan kalkmazsınız.Düşünür, taşınır, duş alır, dağınık odayı toplarsınız.Bir de kocamaan bir dolap vardır işte kıyıda köşede.İçindeki eşyaları düzelteyim dersiniz, en dipten başlarsınız katlamaya, katlar katlar koyarsınız bir köşeye.

Toparlanmaz ama hiç o dolap sürekli bir yeni eşya gelir, kırışıktır, katlanmamıştır mutlaka.Onun katlanmasını da bırakırsınız işte kim bilir hangi akşamdan kalma sabaha...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder